Çarşamba, Haziran 09, 2010

Dost meclisi sohbetleri sözlüğü (1. Baskı)

Gelecek var mı başka?: kadro olmamış vaiz. Bu kadroyla pis geyik döner, beni açmaz. Şu sizin arkadaşınız bi hatun vardı onu da arasanıza?!

Nedir abi şimdi son durum?:
konuyu uzattınız benim kafam dağıldı olm. Ben takip edemiyorum öle uzun konuşmaları. Bana bi özet geçiverin!

Çakmağı versene..: çok konuşuyon lan hey gidili! Anlat tamam, yine anlat, ama şu çakmağı ver de, bari o ara az soluklan hele!

Oo güzel şarkı. Sesini açsana biraz?: tamam iyicene bi konuşuldu, herkesin gönlü oldu, tartışmaya doyuldu! Azcık da susun, kendinizi müziğin ritmine verekoyun gari!

N’apalım, çıkalım mı?: bana iyice hal geldi ortamınızdan. Sizi de sikiim edeceniz muhabbeti de sikiim.. Ben kaçarca!


sürer..


Cumartesi, Mayıs 29, 2010

joe pesci vs. ian holm

Cumartesi, Mayıs 15, 2010

noluyo be?!



Cuma, Nisan 16, 2010

bir kelime bir işlem

Sezai Aydın’lı Bir Kelime Bir İşlem’deki uzmanlar küçükken bana tanrı gibi gelirdi. Onlar yarışsa tüm yarışmacıları sikertirler diye düşünürdüm hep. Yarışmacıların tam sonuç ya da 10 harf bulduğu anlarda suratlarında oluşan ifadeye de kısaca “apışıp kalmak” dendiğini ise sonradan öğrenecektim. Yıllar geçtikçe bir yandan bu oyunda artan tecrübeleri ve kameraya olan aşinalıkları sayesinde gittikçe rahatlıyorlar (harddisc), diğer yandan yaşları ilerlediği için düşünme hızları giderek düşüyordu (ram) Neyse sıkıldım diyeceğim şey şudur: asıl Sezai Aydın hepsini sikertirdi istese!..


Çarşamba, Nisan 14, 2010

Latifperdaz-î Hûmayûn Pişekâr Şemseddin Efendi

Dedemin büyükbüyükdedesi Latifperdaz-î Hûmayûn Pişekâr Şemseddin Efendi (D. ? – Ö. 1890)

Erzincan’ın Yenişehir şubesinde dünyaya gelmiştir. İlkokulu Erzurum Sümüklü İsmail Efendi İlkokulu'nda okumaya çalışmışsa da bunda başarılı olamamış çünkü okul çok uzakmış. Bu yüzden Necefli Suudullah Efendi Medresesi’nin folklor kurslarına dışarıdan katılmış. Küçük yaşta sahne heyecanı dört bir yanını sarakoyunca da eğitim hayatını acilen sonlandırarak komedyen (pişekâr) olmaya karar vermiştir.

O sırada köylerine gelen Vakvak-i Curcuna Sirk İştiraki adlı bir kumpanyanın gösterilerinden oldukça etkilenen küçük Şemseddin, özellikle de zamanın ünlü güldürü ustası (pişekâr) Çalçene İrfaniettin Efendi’nin (72) karından konuşma (vantrilokluk) gösterisine adeta aşık olmuştur. Her gece evden kaçarak iştirakin gösterilerini en ön sıradan izliyor, bir gün kendisini de o sahnede şahsi komikliklerini yaparken hayal ediyordu.

Bir gece kumpanya sona erdiğinde yanına gider ve şöyle der:

- Çalçene İrfaniettin Efendi!
- Ne var lan piç?!
- Ehehee! Çok gülüyom size! Size hayranım ben. Beni de yanınıza alsanıza!
- Da get işine akşam akşam.. bak ben kaç yaşıma geldim hala elimde kuklaynan veled eğliyom. Yürü git burdan piç gurusu!. Zaten kafam bi milyon!..

Diyerek oradan uzaklaştırmıştır.

Bunu kendisine yediremeyen küçük Şemseddin köyün marangozu Gepetto’ya giderek kendisine bir tane Pinokyo yapmasını rica eder. Gepetto o işin çok büyük prodüksiyon olduğunu, Pinokyo’nun telif haklarının zamanın ünlü yapım şirketlerinden Walt Disney & Sons Co.’da bulunduğunu, Walt Disney’e nazı geçse bile Warner Bros & Brothers ile papaz olduklarını, hala ödemesinin yapılmadığını ve bu yüzden kafasının bi milyon olduğunu birbir anlatır. Öyle kafasına estiği gibi her gelen çocuğa Pinokyo yaparsa mukaveleyi bozmuş olacağını dolayısıyla Hamurabi kanunlarının 71-A no’lu maddesine karşı gelmiş olacağından diri diri yakılacağını da ekler. Küçük Şemseddin ne diyeceğini bilemez, apışıp kalır.

O aralık:

- O zaman sen de bana kukla yap! diyerek sessizliği bozar.
- Ne kuklası evladım? Size oyuncak yapmaya mı marangoz oldum yoksa ananıza babanıza gardrop şifonyer yapmaya mı?.. der.
- Şifonyer ne amca? diye üstelemiş küçük Şemsettin.
- Peki madem, yapalım.. diye karşılık vermiştir.

Yıllar yılları kovalar. Küçük Şemseddin büyür ve artık bir dizüstü kukla sahibi olmuştur. Sünnet düğünlerinde vantrilokluk ve türlü komikliklerle yaşantısını sürdürür. Bu gösteriler ilk başlarda ilgi görse de, Gepetto’nun ölümünden sonra onu onurlandırabilmek için kuklanın kafasını Gepetto’nun kafasından aldığı alçı kalıpla yeniden inşa eden Şemseddin Efendi’nin işleri o günden sonra planladığı gibi gitmemeye başlar. Kuklanın kafasının kendi kafasından büyük olması yalnızca çocukları değil ortamdaki tüm yetişkinleri de irkiltmeye başlamıştır. Kimin kimi konuşturduğu artık iyiden iyiye işler çığırından çıkmıştır artık. Ömrünün son yıllarında kuklasıyla bir dargın bir barışık sürdürdükleri yaşantısı, sünnet düğünlerinde hiç konuşmadan aralıksız 8 saat oturması ile patlak vermiştir bile.

Son nefesine kadar dizinden düşürmediği kuklası ile ölümünden 2 gün önce çekilen yukarıdaki fotoğrafta, Latifperdaz-î Hûmayûn Pişekâr Şemsettin Efendi’nin 250 yaşında olduğu söylenmekte ve artık sola yatan yorgun bedeninin bir sütun vasıtasıyla zeminden desteklenerek başlatılan restorasyon çalışmaları esnasında görülmektedir. Kuklasıyla da küs gitmiştir ama efendiliğini, cantiliğini her zaman muhafaza etmiştir. Allah rahmet eylesin...


Cumartesi, Nisan 10, 2010

kill it!

şu apartman kapılarının kilitlerini de ters monte etmenin manasını birisi bana açıklasın n'olur. delirecem olm burda..



Cumartesi, Nisan 03, 2010

pinçik

küçük kaşıktan büyük kaşığa geçtiğin günü ne çabuk unuttun lan? ha? annen "büyük kaşıkla ye artık canım.." deyip, o şişko ellerinde büyük ve eğreti duran kaşığı eline verdiğinde tıptıp atan yüreciğinin sesini, ne edeceğini bilemeyen şaşkın sevincini, yüzüne gözüne bulaştırdığın yoğurt çorbasıyla hayata küstüğün, büyük kaşığa geçmenin senin için imkansız olduğunu düşündüğün o anı ne çabuk unuttun?


- abi yine çok geri gittin sen :)
- dolaşma buralarda..
- :(


Salı, Mart 30, 2010

ay ay ay!

Deve tabanı falan olurdu eskiden evlerde ve misafirliklerin başlıca konularından birisi idi bu çiçekler. Benimki sürgün verdi, orkide güneş sevmiyo, arapsaçı çok arsız, sıklamen çok şımarık falan filan.. şimdi niye hiç kalmadılar? O da bi modaydı, geldi geçti işte demek ki.. ne? Hala var da sen misafirliğe gitmiyosun ondan bilmiyosun diyosun? Hadi lan ordan.. salak herif..




Perşembe, Mart 18, 2010

:|


çok çalışıyorum sanırım bu ara..

bu ne lan?!



Çarşamba, Mart 17, 2010

yeter lan?! no:12

sevişme sahnelerinde ortamı dikizleyen kedi/köpek ve ona "ooww jingoo.. dışarıya çıkar mısın lütfenn.." diyen sahibesi

Cumartesi, Mart 13, 2010

ponçik


barometresi olan eve gidince çok ince bi neşe girmez mi bünyene vaiz?


- barometre mi kaldı da abi :)
- sınırsız üzerim seni.
- :(

Cumartesi, Mart 06, 2010

red kit

çocuklar sigaraya özenir diye red kit'in ağzından sigarayı alıp ot koyakoymuşsunuz. e ya ot çocuğun boğazına kaçarsa, çocuk ölürse nolcak?


- abi günaydın :)
- canını sıkarım senin.
- :(

hah..

sakinleşmek için klasik müzik dinlemek de bi yere kadar argadaşım. langır lungur koyarsan mozartı-bach'ı, arada -ki ekseriyetle- ölüm, ayrılık, varoluş, dünyanın acımasızlığı temalı eserlere denk gelirsin, iyice manyak olur çıkarsın. demedi deme bak..


hadi şimdi siktir git burdan..



Pazar, Şubat 07, 2010

deli siken mülakatları no:1

- Peki "Gözbebeğim"i biraz konuşalım mı? Nasıl çıktı bu güzel şarkı?
- Bir gece yine evde gitarımla çalışıyordum. Derken bir ara önce mi-fa-mi takıldı kulağıma. Sonra bu mi-fa-mi-fa-sol oldu. "Gözlerin beni benden alır" demiştim bu sabah kuzenimin küçük kızı Su'ya. Neden bilmiyorum, bir anda aklıma bu geldi. Hemen bu notalarla denedim. Hoşuma gitti, derken işte bu beste çıktı...
- Su. Ne güzel isim...
-Evet.