ODTÜ yıllarım. Çok iyi hazırlandığım bir sınavın sonuçları açıklandıydı. Ana bi de baktım 60 almışım! Kağıtları dağıttıydı hoca. Gereksiz yere her yerden kırmış puanımı bu. Doymamış, en emin olduğum sorulardan bir tanesinin altına da aynen şöyle bir ibare düşmüş: "Atma Recep!"
Hahahah!!...İtiraz ettiydim elimde kitapla yanına gidip. Okudu kitabı baktı ki aynısını yazmışım. "Tamam ama yeterli değil.." dedi bu sefer de. E koca profesörsün, sınav kağıdına "Atma Recep!" yazmışsın, geri dönüşü olmaz tabii artık... Sen de haklısın..
Cuma, Aralık 19, 2008
Pazartesi, Aralık 15, 2008
Pazar, Aralık 14, 2008
Salı, Aralık 09, 2008
asterix!
giriş: şekerbank'ın "asterix" kumbarası vardı bende.
gelişme: onun adının "obeliks" ya da muhteşem çevirisiyle "hopdediks" olduğunu öğrendiğimde yıkılmıştım. asteriks ya da yine çevirisiyle "bücür" benim kahramanım değildi.
sonuç: "asterix"in asıl adamı hopdediks'tir, ve öyle kalacaktır.
(red kit (lucky luke) de harika çevirilerden bir tanesidir.)
gelişme: onun adının "obeliks" ya da muhteşem çevirisiyle "hopdediks" olduğunu öğrendiğimde yıkılmıştım. asteriks ya da yine çevirisiyle "bücür" benim kahramanım değildi.
sonuç: "asterix"in asıl adamı hopdediks'tir, ve öyle kalacaktır.
(red kit (lucky luke) de harika çevirilerden bir tanesidir.)
Cuma, Aralık 05, 2008
Cumartesi, Kasım 22, 2008
michael?
ben bunu görmemişim vaiz:
http://www.youtube.com/watch?v=e6w1Haww54w
bonus:
http://www.youtube.com/watch?v=s7MmEMrCRfc
hakkaten delirtir bu ne be??
http://www.youtube.com/watch?v=e6w1Haww54w
bonus:
http://www.youtube.com/watch?v=s7MmEMrCRfc
hakkaten delirtir bu ne be??
Perşembe, Kasım 20, 2008
Cuma, Kasım 07, 2008
hehea!
kulaklara destan sağırlığım konusunda geçen gün bir arkadaşım (nam-ı diger ısırgan otu) bir şey dedi baya bi güldüm. bu gene anlatıyo bişiler ben de müzikten yarısını duyuyorum yarısını duymuyorum söylediklerinin.."ne?? ne kedisi?" gibi bişi dedim gayrı ihtiyari..o da şunu buyurdu: "valla sen duymamaya alışmışsın!"
hahahahahha! bu ne len? evet sağır taklidi yapıyorum..yapmadan da edemiyorum..hastası olmuşum bi defa..
hahahahahha! bu ne len? evet sağır taklidi yapıyorum..yapmadan da edemiyorum..hastası olmuşum bi defa..
Çarşamba, Kasım 05, 2008
huh?
Yıllar yılı çözemediğim bir husus var müezzin.. şimdi bazı model arabalar ilk çıkınca piyasaya onları her tarafta görebiliyoruz.. misal 2000 yılını hatırla? o zamanlar bu yandaki renk golfler sarmamış mıydı yurdumun dört bi yanını? sarmıştı he mi? e sonra 2 yıl içinde nereye gidiyo olm bu cihazlar? tayinleri mi çıkıyo noluyo? diyeceksin ki sen şimdi "algıda seçicilik o..". zaten bi tek onu öğrenmişin sen: "algıda seçicilik..." onu biz de biliyoz yarraam araç yok diyorum sana ortada sen bana "var da sen görmüyosun" diyosun. da get işine akşam akşam..
Pazar, Kasım 02, 2008
Pazar, Ekim 19, 2008
Pazar, Ekim 12, 2008
hahaha!
gelen mesaja bak allahını seversen...
A form with the following contents was submitted to you on 11:07 pm Saturday October 11 2008:
ne cüretle o resimde rose ve jack vardı tamam mı iğrenç olmuş titanic çoook güzel bir film unatamayacak gibi ve bu adam filmin içine batırdı leonardo lütfen bir daha çıksın titanic titanic 2 de yapancı sölediğiniz için anlamıyorum lütfen televizyona çıkartın
A form with the following contents was submitted to you on 11:07 pm Saturday October 11 2008:
ne cüretle o resimde rose ve jack vardı tamam mı iğrenç olmuş titanic çoook güzel bir film unatamayacak gibi ve bu adam filmin içine batırdı leonardo lütfen bir daha çıksın titanic titanic 2 de yapancı sölediğiniz için anlamıyorum lütfen televizyona çıkartın
Cumartesi, Eylül 20, 2008
Pazar, Eylül 07, 2008
Cumartesi, Ağustos 16, 2008
Salı, Ağustos 12, 2008
nanik
geçen gün bir kızla tanıştım. bu boyuna anlatıyo masada..susmadı, susamadı..derken bi ara "exkankamla gitmiştik oraya bi keresinde..." diye bişi buyurdu. oha dedim lan bu nası bi dildir, terminolojidir. hangi zamanları yaşıyorsak artık; kan kardeşlik önce kanka müessesesine indirgendi, sonra kankaya kanki denilegeldi, kankuş diyeni de peyda olurken şimdi demek hepten yok oldu kan kardeşlik..exkanka he mi?..yamanmışsın yabancı..
Cuma, Ağustos 08, 2008
Testis
istanbul'a gidiyor idim. bakım-onarım-rehabilitasyon mu ne var imiş ulusoy'un tesislerinde, bu sebeple otobüs çok alakasız bir dinlenme tesisinde dur idi (oha!)
bolu civarlarında bir yere düğüne gittikleri her hallerinden belli olan iki otobüslük bir kalabalık da aniden tesise akın etti. ben 100 numara ziyaretimi tamamlayıp dışarıda bir çay-sigara birlikteliğine gireyim derken yanımdan beyaz gömleği göğüsten 4 düğme açık, aksesuar olsun diye üzerine düğümünün dibine kadar gevşetilmiş siyah bir kravat takılı, saçları ibrahim toraman ve tarkan'dan hallice genç bir çocuk geçer oldu. ben çocuğa "bi' çay bana.." diyerek dışarıya seğirttim. çocuk "ne çayı ya?" der gibi baktı. ben çocuğa "nası ne çayı la yarraam?!" der gibi baktım. çocuk "garson muyum lan ben!" diyerek üzerime yürüdü. ben dışarıya doğru hızlı adımlarla yürüdüm. çocuğun olayı fark eden ve düğündeki teyzelere "gençlik işte.." dedirtme teması üzerine tasarlanmış çeteye mensup diğer garson görünümlü arkadaşları da peşime takıldı. servet'e benzer olanı kapıya varmama yakın yatarak topa değil bana müdahale etti. ben düşmüş bulundum. bunu gören tesisin beyaz gömlekli ve siyah kravatları fifa kurallarına uygun bağlanmış asıl garsonları olaya uçarak müdahale etti. garsonlar garson görünümlü çocukları tutarlarken "noluyo kardeşim napıyosunuz?!" diye sordu. suratı öfkeden mora çalmış olan toraman saçlı çocuk "beni garson sandı bu herif!" dedi. Düşünmeden verilmiş bu cevaba karşılık garsonlardan bir tanesi "ne yani garsonluk bu kadar kötü bir şey mi lan dalyaprak!" diyerek toraman'a bir kafa attı. tesiste Bolu Garson Boy Boks Şampiyonası start aldı. ben dışarı çıktım. otobüse bindim. yolculuk start aldı. yok yere garson kardeşlerin birbirini kırmalarına vesile olduğum için önce üzüldüm, sonra "nasıl olsa düğünde de mutlaka bir kavga çıkacaktı..." diye düşünerek Madam Boluvary bir huzura erdim. Yolda muavin "su alır mısınız?" diye sordu. Muavinin ela gözlerine "Ne suyu la yarraam!?" der gibi baktım.
bolu civarlarında bir yere düğüne gittikleri her hallerinden belli olan iki otobüslük bir kalabalık da aniden tesise akın etti. ben 100 numara ziyaretimi tamamlayıp dışarıda bir çay-sigara birlikteliğine gireyim derken yanımdan beyaz gömleği göğüsten 4 düğme açık, aksesuar olsun diye üzerine düğümünün dibine kadar gevşetilmiş siyah bir kravat takılı, saçları ibrahim toraman ve tarkan'dan hallice genç bir çocuk geçer oldu. ben çocuğa "bi' çay bana.." diyerek dışarıya seğirttim. çocuk "ne çayı ya?" der gibi baktı. ben çocuğa "nası ne çayı la yarraam?!" der gibi baktım. çocuk "garson muyum lan ben!" diyerek üzerime yürüdü. ben dışarıya doğru hızlı adımlarla yürüdüm. çocuğun olayı fark eden ve düğündeki teyzelere "gençlik işte.." dedirtme teması üzerine tasarlanmış çeteye mensup diğer garson görünümlü arkadaşları da peşime takıldı. servet'e benzer olanı kapıya varmama yakın yatarak topa değil bana müdahale etti. ben düşmüş bulundum. bunu gören tesisin beyaz gömlekli ve siyah kravatları fifa kurallarına uygun bağlanmış asıl garsonları olaya uçarak müdahale etti. garsonlar garson görünümlü çocukları tutarlarken "noluyo kardeşim napıyosunuz?!" diye sordu. suratı öfkeden mora çalmış olan toraman saçlı çocuk "beni garson sandı bu herif!" dedi. Düşünmeden verilmiş bu cevaba karşılık garsonlardan bir tanesi "ne yani garsonluk bu kadar kötü bir şey mi lan dalyaprak!" diyerek toraman'a bir kafa attı. tesiste Bolu Garson Boy Boks Şampiyonası start aldı. ben dışarı çıktım. otobüse bindim. yolculuk start aldı. yok yere garson kardeşlerin birbirini kırmalarına vesile olduğum için önce üzüldüm, sonra "nasıl olsa düğünde de mutlaka bir kavga çıkacaktı..." diye düşünerek Madam Boluvary bir huzura erdim. Yolda muavin "su alır mısınız?" diye sordu. Muavinin ela gözlerine "Ne suyu la yarraam!?" der gibi baktım.
ps: yarısına kadar yaşanmıştır :)
Çarşamba, Temmuz 30, 2008
niye ki?
evet sevgili kedikumu severler..ben murat murathanoğlu..hah! sen o kadar bloga ara ver sonra böyle manasız bir giriş yap..olacak iş değil..neyse şimdi şunu sorup hemen kaçacağım:
yandaki jesti biliyosun..yatağa yatıp kitap okurken vb. durumlarda ayakları havaya dikmek biçiminde bir hareket var kızlarda..bu jestin sebebini yıllardır araştıran bir gazeteci olarak vardığım en net cevap şudur: şımarıklık!
ha net dediğime bakma sen..hala konu tam olarak bir açıklığa kavuşmuş değil.. araştırmaya gönülden destek veren ve de bilimsel açıklamalarını esirgemeyen kızların %80'i bu davranışı:
- çok rahat oluyor ama..
diye tanımlama gayreti içindeyken,
yüzde 15'lik bir dilimi:
- ay hakkaten.. hiç farkında bile değilim!..
yollu şaşkınlıklarını dile getirmiş,
geri kalan 5%'lik dilim ise:
- daha seksi görünmek için yapıyoruz herhalde..
ile
- bunu sen de yaparsın ki ne var onda?! gibi manasız cevaplarla geçiştirmeyi uygun bulmuşlardır.
"İlk insanlar zamanında kadınların uzanıp dinlenirken, arkadan gelen tehlikelere karşı bu refleksi geliştirmiş olabilecekleri" adlı bilimsel tezim ise kimse tarafından kale alınmamış ve Science Dergisinde yayınlanmaya uygun bulunmamıştır.
Yeni açıklamalar getirebilecek olan varsa buyursun. Ama ondan önce şunu da söyleyeyim, "rahat oluyor da ondan" tezi tarafımdan "sen hiç böyle uzanıp ayaklarını havaya kaldıran annane gördün mü?!" sorusuyla çürütülmüştür. Zorlamayınız...
yandaki jesti biliyosun..yatağa yatıp kitap okurken vb. durumlarda ayakları havaya dikmek biçiminde bir hareket var kızlarda..bu jestin sebebini yıllardır araştıran bir gazeteci olarak vardığım en net cevap şudur: şımarıklık!
ha net dediğime bakma sen..hala konu tam olarak bir açıklığa kavuşmuş değil.. araştırmaya gönülden destek veren ve de bilimsel açıklamalarını esirgemeyen kızların %80'i bu davranışı:
- çok rahat oluyor ama..
diye tanımlama gayreti içindeyken,
yüzde 15'lik bir dilimi:
- ay hakkaten.. hiç farkında bile değilim!..
yollu şaşkınlıklarını dile getirmiş,
geri kalan 5%'lik dilim ise:
- daha seksi görünmek için yapıyoruz herhalde..
ile
- bunu sen de yaparsın ki ne var onda?! gibi manasız cevaplarla geçiştirmeyi uygun bulmuşlardır.
"İlk insanlar zamanında kadınların uzanıp dinlenirken, arkadan gelen tehlikelere karşı bu refleksi geliştirmiş olabilecekleri" adlı bilimsel tezim ise kimse tarafından kale alınmamış ve Science Dergisinde yayınlanmaya uygun bulunmamıştır.
Yeni açıklamalar getirebilecek olan varsa buyursun. Ama ondan önce şunu da söyleyeyim, "rahat oluyor da ondan" tezi tarafımdan "sen hiç böyle uzanıp ayaklarını havaya kaldıran annane gördün mü?!" sorusuyla çürütülmüştür. Zorlamayınız...
Salı, Temmuz 22, 2008
:x (III)
hızımı alamıyom şunu da diyiveriim hemencik.. msn iletisine veya işte facebook status'üne vb. yerlere "çok mutlu! :)", "mutluluk sarhoşu :)" falan yazan deliler var bir de. bu da ne demek biliyo musun? eski sevgilisine gönderme yapıyo bu salak da.. "bak sen beni bıraktın gittin ama ben şu an acaip bi haltlar içerisindeyim ve süper eğleniyorum" demeye getiriyo aklı sıra..ya da şöyle de olabiliyor bazen..bu tip kızların kız arkadaş çevreleri genellikle magazinden allahı şaşmış bir güruhu oluşturdukları için kendi aralarında -ne sikimse- bir "kim daha mutlu?" oyunu oynuyorlar bunlar..hasbinallah! şefaat ya resul allah!.. bunların her birinin kulaklarına fıske atacaksın 1000'er defa..
:x (II)
şimdi bi de fotoğrafa yorum yazarkene "çok karizmatik çıkmışsın canım arkadaşım benim :))" kızları çıktı yeni. illa sonuna o "arkadaşım" kelimesini veya "kuzen" lafını eklicek ki haspam, hani "aramızda bir şey yok sakın öyle düşünmeyin ve yazacaksanız bana yazmaya devam edin..korkmayın"..ayağı işte o.. gel gebert diyo beni işte illa ki..of off!
:x
Hayatta en gıcık olduğum salak kız davranışlarından bir tanesi de şudur: Kız arkadaşının sevgilisine "enişte" diyen ya da fotoğraf falan görünce "çok yakışmışsınız canım allah tamamına erdirsin!" diye yavşaklaşan kızları hani şiddete karşı birisi olarak neredeyse öldürmek istiyorum. sana ne la yarraamm? dirler buna eskiler. aklı sıra kız arkadaşına kıyak atıyo..duvar pasıyla asist yapıyo hissettirmeden..emri vaki değil de ne lan bu?..puu..Salak!
Çarşamba, Temmuz 16, 2008
Pazar, Haziran 29, 2008
Çarşamba, Haziran 25, 2008
tavşan
bir yarışma programını kim sunarsa sunsun samimiyetsizin önde gideni oluyor ya çok gülüyorum buna. misal adam 20 milyar kazanıyo sunucu soruyo: "gayet iyi bir para neler hissediyorsun?" ulan peki sen program başına kaç para alıyosun? sana soran var mı "süper para yaptın bu yarışmadan hacı.. en büyük ödülü 5'e katladın.. sen ne hissediyosun??" diye.. çok güzel paraymış..sen dünyaları götür yarışmacıya gelince "20 milyar iyi para..al derim.." ayağı..sielelan!..
Pazartesi, Haziran 23, 2008
guinness
en kısa sürede ardışık post atma rekorunu zorlamadan bu geceyi dilerseniz bir fıkrayla noktalayalım:
Temel bir gün NewYork'a gitmiş. Uçaktan inmiş bir de bakmış Dursun elinde de bir koli. Gitmiş hemen yanına..uyduruyom lan ne fıkrası yanına koyum..
Temel bir gün NewYork'a gitmiş. Uçaktan inmiş bir de bakmış Dursun elinde de bir koli. Gitmiş hemen yanına..uyduruyom lan ne fıkrası yanına koyum..
Çarşamba, Haziran 18, 2008
bir hoş sada
O gün işlenen konuyla ilgili laf sokan hocalar vardı hani. "Oğlum önüne dön asit-baz karışımı yaparım seni bak şimdi!"..."Kızım konuşma! Gelip çarpanlarına mı ayırayım istiyosun illa ki!" "Valla oraya gelirim makarayla kollarınızdan gerdiririm hep beraber kollarınızdaki gerilimi ölçeriz" Daha neler ya hahaha!..
Bi de bi hoca vardı boyuna şöyle derdi: "Bakın bu tahtadakileri yazın bunları hiçbir yerde bulamazsınız!" Nası lan müfredatta yok mu?? Siz dün gece mi uydurdunuz yoğusa?..
Bi de bi hoca vardı boyuna şöyle derdi: "Bakın bu tahtadakileri yazın bunları hiçbir yerde bulamazsınız!" Nası lan müfredatta yok mu?? Siz dün gece mi uydurdunuz yoğusa?..
Pazartesi, Haziran 16, 2008
bahar diyeti
Bahar geldi geçti ben hala fazla kilolarımdan kurtulamadım diyorsanız işte size mucize su diyeti!
Sabah:
Aç karna alabildiğine su
1 kuru kayısı
Öğlen:
Alabildiğine su
2 leblebi (leblebinin beyazını yiyin sarısını yemeyin kolestrol oranı yüksektir)
Akşam:
Alabildiğine su
1 sigara
Vurun kafayı yatın
(öğün aralarında acıkırsanız alabildiğine su için. 1 haftada 10 kilo ile beraber akıl sağlığınızı da yitirin.)
Sabah:
Aç karna alabildiğine su
1 kuru kayısı
Öğlen:
Alabildiğine su
2 leblebi (leblebinin beyazını yiyin sarısını yemeyin kolestrol oranı yüksektir)
Akşam:
Alabildiğine su
1 sigara
Vurun kafayı yatın
(öğün aralarında acıkırsanız alabildiğine su için. 1 haftada 10 kilo ile beraber akıl sağlığınızı da yitirin.)
Cumartesi, Haziran 14, 2008
Perşembe, Haziran 12, 2008
Bilelim Öğrenekoyalım no:4
Selpak
"ehmm..önemli olan, bence, bir futbolcunun, o pozisyona girmesiydi.. ama %100 olmamasıydı.. Ben o derece değildim."
(Galatasaray:5 - Neuchatel Xamax:0 maçı sonrası, muhabirin Tanju'ya ilk dakikalarda kaçırdığı önemli bir gol poziyonu hakkında yönelttiği soru üzerine)
(Galatasaray:5 - Neuchatel Xamax:0 maçı sonrası, muhabirin Tanju'ya ilk dakikalarda kaçırdığı önemli bir gol poziyonu hakkında yönelttiği soru üzerine)
Çarşamba, Haziran 11, 2008
Salı, Haziran 10, 2008
Ticari devam et canım..
Cumartesi, Haziran 07, 2008
gedappa
Ortaokulda falan "Ya yağmur yağmasın yaaaaaa :( " kızları olurdu. Erkek öğrenciden sulu bir şakaya maruz kalınca da "Komik diilsin biliyo musuannnnn!" derdi bunlar. Aynı kızlar üniversitede "Ama bakın burda insanlar 2 saatir bu kapıların açılmasını bekliyorlar!" şeklinde yönetimle münakaşa eden kızlara dönüşürler. Ve ben bu "insanlar" lafına çok kıl olurum..
Cuma, Haziran 06, 2008
14
Euro'ya Yumoş diyen bir kişiye denk gelmedim, gelemedim be oğlum.. Misal bi kahvede maç başlamadan "Yumoş 2008 başlıyo!" dese ak sakallı bi amca neşeyle..Eğilir öpmez miyim o mübarek ellerini onun oracıkta..Sarılıp da ağlamaz mıyım o Birinci kokan omzunda..Hadi be güzel amcacım be..çık artık karşıma..nerdesin, nerelerdesin..
Çarşamba, Haziran 04, 2008
gepetto
Bir akşam salağın birine gidiyorum. Evi bulamadım. Bi çocuk yuvasının üstüymüş. Ara ara yok yuva.. Birine sorucam ama kimse de yok ki sorayım... Derken bi amca gözüktü uzaktan. Çocuk yuvası diye soracam, yuvası mı kaldı lan?! dicek, öle bi tip..Ama başka çarem yok sorayım dedim ben de. "Pardon dedim buralarda bi çocuk yuvası varmış nerde biliyo musunuz?" "Pinokyo nu, Bıcırık nı??" demez mi. Der tabii..Perişan da edekor beni oralarda..
Pazar, Haziran 01, 2008
Gir bi bak no:3
Bu hafta tanıtmaya çalışacağım site deviantart.com.
Deviantart isminden de anlaşılacağı gibi anormal sanatın ve sanatçının dostu bir sitedir. Bireylerin kendilerini sanat yoluyla express etmeleri için bulunmaz bir nimet olan deviantart.com, kullanıcı siteye üye olduktan sonra hanesine Millî Eğitim Bakanlığı onaylı ve "anything goes" mühürlü bir "Sanatçı olması gıda kodeksine uygundur." belgesi gönderir ve böylelikle sanatçılık yolunda ilk önemli adım atılmış olur.
İcra edilmesi günümüzde artık cep telefonlarıyla bile mümkün hale gelmiş olan fotoğraf sanatı doğal olarak en rağbet gören sanat dalıdır. Converse fotoğrafçılığıyla start alan sanat kariyeri, eski kapı önlerinde verilen pozlar, yatağa uzanıp ayakları duvara dikmek, boş evlerde yerlere yatarak, duvar köşelerine çömelerek sigarayla depresyonist açılımlarda bulunmak, banyoda donla fayansları yalamak, vintage kıyafetlerle ayna karşısında ağlar gibi yaparak makyaj akıtmak ve kocaman gözlüklerle belediye parklarında çimlere yayılmak suretiyle kademeli olarak devam eder. (Nenen sen salaklık edesin diye mi diktirdiydi Vesile teyzenin düğününe giydiği o entariyi, fistanı?..)
Sertifikalı kullanıcı; mutlak surette Eternal Sunshine ziki, Amelie, Selvi Boylum Al Yazmalım, David Lynch ve bilimum Fransız filmleri, Garbage, Radiohead, Incubus, Him, PJ Harvey ve daha önce adını duymadığınız eksantrik müzik grupları, ekseriyetle murathan mungan, biraz k.iskender ve bolca Bukowski, Nietzsche serpiştirilmiş, farklı olma ihtiraslı olmasına rağmen 2089292 tane aynısından bulunan profile sahip ve kendi güzelliğinin nedense hiç farkında olmayan hısım akrabalarının verdiği "çok güzel bu cicim..yerim ben seni ama!" nidalı gazlarla coştukça coşar ve bir zaman sonra "Ya ben yeni bir makine alıcam önerileriniz neler??" anketiyle kariyerinde zirveyi zorlar.
Hah! işte bu noktada aylardır "nasıl bir fırsat bulsam da tüm kurtlarımı ortaya dökerek şu gacının aklını alsam.." diye pusuya yatmış olan bol sakallı, hırpane saçlı, Amsterdam'a yerleşmek için halasının kızını bile satmaya dünden razı, midye dolma, bira ve ekşisözlük sever kardeşimiz sahneye çıkar: "Nikon D200MX, D80'le aynı sensöre sahiptir. Yani D70S den biraz daha iyi. Ve daha büyük LCD ekrana sahip..Ayrıca D40x yada D80'in kit lensleri gerçekten kötü.. Kit lensi almayıp 18-200 yada 18-70 gibi bir lens almak gerekir. Sen makro çekmeyeceksen bence Canon'un modellerine de bir bak. Doğubank'ta Sincap Foto var istersen beraber gidebiliriz.." der. Böylelikle, avatarından ve galerisinden buram buram gelen "carpe diem!" elektriğiyle tasarlanmış sanal mevcudiyetini iyice harlayarak yeni bir Nevizade akşamının altını yapar.
Tnx for :+fav:!
Deviantart isminden de anlaşılacağı gibi anormal sanatın ve sanatçının dostu bir sitedir. Bireylerin kendilerini sanat yoluyla express etmeleri için bulunmaz bir nimet olan deviantart.com, kullanıcı siteye üye olduktan sonra hanesine Millî Eğitim Bakanlığı onaylı ve "anything goes" mühürlü bir "Sanatçı olması gıda kodeksine uygundur." belgesi gönderir ve böylelikle sanatçılık yolunda ilk önemli adım atılmış olur.
İcra edilmesi günümüzde artık cep telefonlarıyla bile mümkün hale gelmiş olan fotoğraf sanatı doğal olarak en rağbet gören sanat dalıdır. Converse fotoğrafçılığıyla start alan sanat kariyeri, eski kapı önlerinde verilen pozlar, yatağa uzanıp ayakları duvara dikmek, boş evlerde yerlere yatarak, duvar köşelerine çömelerek sigarayla depresyonist açılımlarda bulunmak, banyoda donla fayansları yalamak, vintage kıyafetlerle ayna karşısında ağlar gibi yaparak makyaj akıtmak ve kocaman gözlüklerle belediye parklarında çimlere yayılmak suretiyle kademeli olarak devam eder. (Nenen sen salaklık edesin diye mi diktirdiydi Vesile teyzenin düğününe giydiği o entariyi, fistanı?..)
Sertifikalı kullanıcı; mutlak surette Eternal Sunshine ziki, Amelie, Selvi Boylum Al Yazmalım, David Lynch ve bilimum Fransız filmleri, Garbage, Radiohead, Incubus, Him, PJ Harvey ve daha önce adını duymadığınız eksantrik müzik grupları, ekseriyetle murathan mungan, biraz k.iskender ve bolca Bukowski, Nietzsche serpiştirilmiş, farklı olma ihtiraslı olmasına rağmen 2089292 tane aynısından bulunan profile sahip ve kendi güzelliğinin nedense hiç farkında olmayan hısım akrabalarının verdiği "çok güzel bu cicim..yerim ben seni ama!" nidalı gazlarla coştukça coşar ve bir zaman sonra "Ya ben yeni bir makine alıcam önerileriniz neler??" anketiyle kariyerinde zirveyi zorlar.
Hah! işte bu noktada aylardır "nasıl bir fırsat bulsam da tüm kurtlarımı ortaya dökerek şu gacının aklını alsam.." diye pusuya yatmış olan bol sakallı, hırpane saçlı, Amsterdam'a yerleşmek için halasının kızını bile satmaya dünden razı, midye dolma, bira ve ekşisözlük sever kardeşimiz sahneye çıkar: "Nikon D200MX, D80'le aynı sensöre sahiptir. Yani D70S den biraz daha iyi. Ve daha büyük LCD ekrana sahip..Ayrıca D40x yada D80'in kit lensleri gerçekten kötü.. Kit lensi almayıp 18-200 yada 18-70 gibi bir lens almak gerekir. Sen makro çekmeyeceksen bence Canon'un modellerine de bir bak. Doğubank'ta Sincap Foto var istersen beraber gidebiliriz.." der. Böylelikle, avatarından ve galerisinden buram buram gelen "carpe diem!" elektriğiyle tasarlanmış sanal mevcudiyetini iyice harlayarak yeni bir Nevizade akşamının altını yapar.
Tnx for :+fav:!
Cumartesi, Mayıs 31, 2008
taksi!
Bir akşam bir şişe şarap aldım arkadaşlara gidiyorum. Taksiye bindim. Taksici elimdeki şarabı fark etti. Ben "alkolle alamam.." falan diyecek sanarken bambaşka bir mertebeden girişi yaptıydı: "Şarap öle durmaz yan durur.."
"Yıllarca burda kalacak değilim hocam 5 dakkalık yol?" dediydim ben de. "Ha o başka mesele.." dediydi.
"Yıllarca burda kalacak değilim hocam 5 dakkalık yol?" dediydim ben de. "Ha o başka mesele.." dediydi.
Cuma, Mayıs 30, 2008
Perşembe, Mayıs 29, 2008
Pazartesi, Mayıs 26, 2008
yuhannes
İstiklal'de yürüyorum. Bir adam yanaştı gözleri kanlı. "Kardeş bu Galatasaray Lisesi ne tarafta kalıyor??" dedi. Dedim şu tarafta. Biraz durdu.. "Peki dedi Şişli ne tarafta??" O da dedim şu tarafta. "Peki dedi bu büyük bi çarşı var Akmerkez mi o? O nerde??" Gülerek uzaklaştım hemen ordan. Google Earth mü belledin lan beni allaan adamı..
Pazar, Mayıs 25, 2008
ulan blogger..
Resim yüklerken de "Hizmet şartlarını kabul ediyorum" diye bi onay istiyor ya bu bizden. Köle miyiz lan biz ne hizmeti ne şartı?!
dost
Bugün sabah eski bilgisayarımı kapının önüne koydum. Yıllardır duruyordu öylece içeri odada. 486 yatay kasa olanlardandı. Disketli falan.. Akşam bakkala giderken baktım hala orda duruyordu. Kimse almamış.
İlk evimize geldiği zamanları anımsadım. Ağbimle başına oturmak için kavgalar eder, "Hassas alet.." diye üzerine titrerdik. Kapatınca mutlaka üzeri örtülürdü monitörünün ve bir şey gösterirken: "Monitöre elini değme!" derdi ağbim. "Çizilir."
CD'yi okuyucusuna koymada bile bir saygı vardı. Dünyanın en değerli mücevherini tutar gibi zarif ve masalsı bir yumuşaklıkla koyulurdu CD yuvasına ve kapatırken: "Kapağından ittirme oğlum düğmesine bas şunun!" derdi ağbim. "Kırılır."
Sinclair'dan kalma bilgimle ben klavyesinin içinde sanardım tüm bilgileri. Halbuki onun aslanlar gibi 1 GB'lık bir harddisc'i ve 2 MB'lık kocaman bir hafızası vardı. Windows'u sürekli çökse de dosttu, DOS'tan girilirdi ve oyun oynarken: "Tuşlara yavaş bas!" derdi ağbim. "Bozulur."
Bugün sabah kapının önüne koydum eski bilgisayarımı. Kimse almadı.
Hassas aletti.
İlk evimize geldiği zamanları anımsadım. Ağbimle başına oturmak için kavgalar eder, "Hassas alet.." diye üzerine titrerdik. Kapatınca mutlaka üzeri örtülürdü monitörünün ve bir şey gösterirken: "Monitöre elini değme!" derdi ağbim. "Çizilir."
CD'yi okuyucusuna koymada bile bir saygı vardı. Dünyanın en değerli mücevherini tutar gibi zarif ve masalsı bir yumuşaklıkla koyulurdu CD yuvasına ve kapatırken: "Kapağından ittirme oğlum düğmesine bas şunun!" derdi ağbim. "Kırılır."
Sinclair'dan kalma bilgimle ben klavyesinin içinde sanardım tüm bilgileri. Halbuki onun aslanlar gibi 1 GB'lık bir harddisc'i ve 2 MB'lık kocaman bir hafızası vardı. Windows'u sürekli çökse de dosttu, DOS'tan girilirdi ve oyun oynarken: "Tuşlara yavaş bas!" derdi ağbim. "Bozulur."
Bugün sabah kapının önüne koydum eski bilgisayarımı. Kimse almadı.
Hassas aletti.
Cumartesi, Mayıs 24, 2008
cihazcı
Bugün işitme cihazlarına baktım bi yere gidip. Kadın aleti öve öve bitiremedi. Yok şöyledir yok böyledir.. Tüm ünlüler bu cihazdan kullanır. Eşber Yağmurdereli, Demirel, Beethoven, Cilalı İbo, Ali Can Lakot!.. Her sesi duyarsınız bununla. Çok hafiftir, 1,4 gr. Her renkte kapak bulunur, pilleri şarj edilir, kimliklere pres yapılır! diye devam ediyodu ki bi ara "Hatta kullananların telefonlarını vereyim size arayın kendiniz sorun isterseniz" deyiverdi. Ben de "haaah... iyi o zaman Demirel'in cebi verin bana" dedim. Güldü. "Upuzun masalı toplantılara katılıyor Süleyman Bey onlarda bile çok rahat şu an" dedi. Hani "sen anca bakkalın önünde kasada oturursun var sen hesap et!" gibi bişi demeye mi getirdi nedir derken Demirel'in cebi kaşla göz arasında aldım ve kendisini aradım. İşte o görüşme:
- Alohğ??
- Baba n'aber?
- Kimsiniğs?
- Efendim siz galiba işitme cihazı almışsınız da..
- Ne gapmışım?!
- İşitme cihazı efendim.
- Alınmışsa, alınmıştır. Doğrudur.
- Doğru duruyorum efendim. Nasıl memnun musunuz cihazınızdan onun için aramıştım sizi.
- Eyi etmişsin delikanlı. Fevkalâde memnunum. Vatandaşıma tavsiye ederim. Tıpta ve bayındırlık ve iskanda çareler tükenmez.
- Çok teşekkürler efendim. Ben de düşünüyorum almayı en kısa zamanda.
- Gâyet tabiî düşünmelisindir. Bugün alınmazsa yarın alınır. Devlet güşlüdür. Vatandaşımın sıkıntısı nedir?
- Nerosensoriyel işitme kaybı var bende efendim. Yüksek frekanstaki sesleri duyamıyorum. Biraz ince bir durum benimkisi..
- Olsundur. Gereği neyse o yapılır. Yüce Türk Milleti bunu da sağduyuyla karşılar. Sağduyu beş duyudan üstündür.
- Tekrar teşekkür ederim efendim. Saygılar, iyi günler.
- Günler eyidir, yarınlar müreffehtir, devlet güşlüdür ve tüm yetkili kurumları görev başındadır. Ehemmiyetli olan ne duyduğun değil ne anladığındır. Binâenaleyh, sağırla yatan nerosensoriyel işitme kaybıyla kalkar. Bu kadar açıktır.
- Alohğ??
- Baba n'aber?
- Kimsiniğs?
- Efendim siz galiba işitme cihazı almışsınız da..
- Ne gapmışım?!
- İşitme cihazı efendim.
- Alınmışsa, alınmıştır. Doğrudur.
- Doğru duruyorum efendim. Nasıl memnun musunuz cihazınızdan onun için aramıştım sizi.
- Eyi etmişsin delikanlı. Fevkalâde memnunum. Vatandaşıma tavsiye ederim. Tıpta ve bayındırlık ve iskanda çareler tükenmez.
- Çok teşekkürler efendim. Ben de düşünüyorum almayı en kısa zamanda.
- Gâyet tabiî düşünmelisindir. Bugün alınmazsa yarın alınır. Devlet güşlüdür. Vatandaşımın sıkıntısı nedir?
- Nerosensoriyel işitme kaybı var bende efendim. Yüksek frekanstaki sesleri duyamıyorum. Biraz ince bir durum benimkisi..
- Olsundur. Gereği neyse o yapılır. Yüce Türk Milleti bunu da sağduyuyla karşılar. Sağduyu beş duyudan üstündür.
- Tekrar teşekkür ederim efendim. Saygılar, iyi günler.
- Günler eyidir, yarınlar müreffehtir, devlet güşlüdür ve tüm yetkili kurumları görev başındadır. Ehemmiyetli olan ne duyduğun değil ne anladığındır. Binâenaleyh, sağırla yatan nerosensoriyel işitme kaybıyla kalkar. Bu kadar açıktır.
Perşembe, Mayıs 22, 2008
Yeter lan?! no:4
Özellikle sinema, tiyatro biletlerinin aslında çok pahalı olmadığını anlatmak için "Günde bir paket sigaraya şu kadar para veriyosunuz" örneklemesi.
(görsel ilk defa bu kadar uyumlu oldu gibi..not et bunu..)
Cumartesi, Mayıs 17, 2008
mantık hatası
Mantı ne tuhaf yemek di mi? Hamuru önce açıyosun sonra da kapatıyosun. E madem kapatacan ne açıyosun? Annaneme dediydim bunu bi kere "e oğlum içine kıyma koyuyoruz ya?" dediydi. Hah..
Cuma, Mayıs 16, 2008
hacım
Ben 5-6 yaşlarındayken, birinin kalemini, elindeki anahtarlığı falan " bi bakiim verecem lan ipne!" diye alıp, "hacizzzzzz!! hehea!" diye anırarak o eşyaya el koymak gibi manasız bir şaka peyda olmuştu. Ortamdaki diğer bebe de "ehea! Kerem'in anahtarlığı hacizledi olm herif!." diyerek pozisyona zenginlik katardı.
İşbu "hacizlemek" ve "hacizzz!" kelimeleri zaman içinde yerini "hacızlamak" ve "hacızzzz" a bıraktı. Sonra söylemesi kolay olduklarından bunlar da "hacılamak" ve "hacııı!" kelimelerine ötelenmişti gözümün önünde. Dedem de Ancyra'nın Ankara oluşuna şahidim diye anlatırdı. Atardı..hehea!
İşbu "hacizlemek" ve "hacizzz!" kelimeleri zaman içinde yerini "hacızlamak" ve "hacızzzz" a bıraktı. Sonra söylemesi kolay olduklarından bunlar da "hacılamak" ve "hacııı!" kelimelerine ötelenmişti gözümün önünde. Dedem de Ancyra'nın Ankara oluşuna şahidim diye anlatırdı. Atardı..hehea!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)