(Ayna filminden, Andrey Tarkovski)
enis batur için, enis batur gibi, gibi
Seviyoruz dehşet'i. 80’lere gönderme yapan kan kardeşi ‘panik’ kadar ağızlara dolaşmasa da, sinema sektöründe can simidi görevini beraberce sırtlandığını biliyoruz. Otelde Dehşet, Hastanede Dehşet, Baloda Dehşet hepimizin gördüğü başyapıtlar mutlaka, gelin görün ki Alien’ı ‘Uzayda Dehşet’ diye çevirmek, kötü bir şaka. “Gerilimlere panik, korkulara dehşet, ne âlâ memleket..”
(Aklıma Peter Randa’nın çocuklar için yazdığı “Uzayda Dehşet: Tora” [Tora: Horror in Space, insaflı çeviri] adlı bilimkurgu romanı geliyor şimdi. Ağbimindi bu kitap, okumadım. Asıl adı Andre Duquesne olan Fransız yazar, meğer Peter Randa dışında Jacques Alain, Urbain Farrel, Herbert Ghilen, Jules Hardouin, Jim Hendrix, Henri Lern, Andre Olivier, H.T. Perkins, F.M. Roucayrol, Diego Suarez, Jehan Van Rhyn, Percy Williams takma adlarını da kullanmış: dehşete kapıldım.)
Yalan yok, ilgi çekiciliği tartışılmaz dehşet'in. Onca hoyrat kullanıma rağmen anlamı bozunmayan güçlü sözcük. İngilizce karşılıkları ‘terror’ ve ‘horror’ın insanın üzerine üzerine yürüyen hırıltısı, ‘dehşet’te durgunluğun birdenbire yırtılışı. İster olumlu ister olumsuz, ruhdurumunun iki ucuna da erişebilirsiniz onunla. Ses benzeri ‘behçet’, ‘sevinç’ demek oysa. Ne ki, orada da tutamamışız kendimizi: 'Parçala Behçet'.
İki dize: an gelir şimşek yalar / masmavi dehşetiyle siyaset meydanını - Attilâ İlhan. Bir son cümle: Onu dehşet özlüyorum. -Enis Batur, ‘Yusuf Atılgan, bir Profil Denemesi’
Acaba neden: dehşet saçar, dehşete düşer, dehşetle karşılar, dehşetten donar, dehşeti yaşar, yaşatırız da; türkülerde ve atasözlerinde rastlamayız dehşet’e?